Her Gün Bir Ölünün Yerine Doğdum, Her Gün Yaşayan Birinin Yerine Öldüm
Nesiller Arası Travma Aktarımı
‘’Bizim olanlar ya da olmayanlar hep iz bırakır. Bazı izler derinden acıtır, acı dayanılmaz hale gelirse de acıya yol açana bakmak zorunda kalırız.’’
Son yapılan bilimsel araştırmalar travmaların etkilerinin bir nesilden diğer nesile geçebileceğini aktarmaya başladı. Bu miras bilinen adıyla kalıtsal aile travmalarının konusunu oluştrumaktadır.
Not: Bu hikayede betimlediğim insanlar ve durumlar, gerçek danışan ve onun duygusal mücadelesini temel alıyor. Meslektaşlarımın, danışanların ve ailelerinin gizliliğini korumak için, özel bilgilerin çoğu değiştirildi. Okuyucuda gerçeklik hissi uyandırabilmek için olabildiğince doğru biçimde yeniden yaratıldı. İlgili kişilerin mahremiyetini korumak için bazı diyaloglari mekanlar ve durumlar değiştirildi veya kurgulandı. Buna rağmen harhangi bir benzerlik varsa kasıtılı değildir.
Sunay terapiye başladığının ilk günü dağınık sakalları, kazağının üzerinde ucu kırılmış bir şişeden dökülen su ve suyun üzerinde yaşamaya devam eden bir balık tasarımlı tişörtü bulunmaktaydı.
Kollarını sıvamıştı ve kollarının üzeri kızarıklıklarla ve birtakım yaralarla doluydu. Birçok doktor, dermatolog gezdiğini, psikiyatrik görüşmelerinin ardından bana geldiğini ve hiçbir fizyolojik belirtinin bulunmadığını ancak vücudunun sanki ‘’vidalar’’ batırıyorlarmışçasına kaşındığını belirtti.
‘’Sanırım hayat hikayemi anlatarak başlayabilirim. Babam kaptandı benim. Annem ise terzi. Babam bir çok ülkeyi annemle birlikte gezmiş. Ben doğduktan sonra istanbul’a yerleşmişiz. Bana babannem bakmış. Babam genelde neşelidir. Her akşam alkol alır. Akşamları yüzüne bir hüzün çöker bir türlü nedenini bilemediğim. Çocukluğuma dair neredeyse hiçbir şey hatırlamıyorum. Hatırladığım tek şey evimizin sokağında çeşitli böceklerin koleksiyonlarını yapardım. Kavanozlara alıp onları incelerdim. Annem de sessiz bir kadındır ama nedense böceklere olan bu ilgime çok kızardı. Başka da bir şey hatırlamıyorum.
Mühendislik bölümü mezunuyum ancak tahtalara olan ilgimden dolayı bir nevi marangozluk yapıyorum. Size geliş nedenim bir türlü çözülemeyen kaşıntılar. Artık dayanılmaz bir hal aldı, birçok kez intiharı bile düşündüm, inancım bunun önüne geçti.
Sunay her sensa gelişinde bir rüyasını getiriyordu. Rüyalar bize mecazlı bir dil vasıtasıyla, somut bir hayalle ya bastırılmış olduklarından ya da sadece gerçekleştirilme isteğinden dolayı bilinçdışında kalmış düşünce yargılama görüşlerini iletmektedir. Rüyalar durumu düzeltir bir nevi pansuman aracıdır. Puzzledaki eksik parçayı verir ve bu şekilde danışanın tutumunun gelişmesini sağlar. Terapilerde rüya analizine ihtiyaç duymamızın nedeni de budur. Bu vakaya dair belirgin ve süreklli tekrarlayan iki rüya paylaşacağım.
Rüya:1
‘’Rüyamda okyanusun ortasındayım. Babam kaptan ancak gemiyi kullanan kişi benim. Ben kaptan olmuşum, ancak bunu hiç istemiyorum. Çok şiddetli bir fırtına çıkıyor ve bir anda yağmur yağmaya başlıyor. Yağmur damlaları bir ‘çivi’ gibi vücudumuzu acıtıyor. Karaya ulaşmaya çalışıyorum ancak geminin bir parçası kopup gidiyor.Kurtarma ekibi geliyor ama her şey için çok geçmiş. Babam ‘ her şey senin yüzünden onu kurtaramadın!’ diye bağırıyor Ve gece uyanıyorum.’’
Carl Jung, uykuyu en çok bölen rüyaların ki- bunlar oldukça yaygındır dramatik bir yapısı vardır. Bu durum duygusal bir durum yaratmayı amaçlar bu nedenle rüyayı göreni uyandırır der. Freud ise bu durumu sansürün artık acı veren duyguyu bastıramaması olarak açıklar.
***
Rüya2:
Bir evde görüyorum kendimi. Gizli odaları varmış bu evin. Bu odalara bakmak için kapılarına yöneliyorum. Babannem ise her kapının önünde duruyor ve bir türlü odalara girmeme izin vermiyordu. Sonra açık bir kapı görüyorum, içeri doğru koşuyorum. Annem ve babam ağlıyor. Beni görünce susup bana gülümsüyorlar. Babam ‘tıpkı ona benziyorsun. Onun gibi çok yakışıklı ve zekisin’ diyor.
’Kime benziyorum? Kime benzediğimi söyle!’ diye bağırırken uyanıyorum. Uyandığımda vücudum sırılsıklamdı ve kollarımdaki kaşıntılarda yanma hissettim.
****
Rüyalar ancak anlatıcılarıyla var olurlar. Rüyaların senaryoları kişiye özeldir o yüzdendir ki aynı rüyayı iki kişi aynı şekilde göremez. Terapilerde danışanlar rüya anlattığında aklıma gelen ilk soru ‘Neden bu insan bu rüyayı görüyor?’oluyor. Kendince bazı özel sebepleri olmalı. Rüyada kişiye özel bir şeyler vardır. Rüya, gören kişinin psikolojik durumuyla uyum içindedir. Bu vakadaki seansta ‘’gizli odaların’’ neyi temsil ettiği, ‘’babanne ilişkisini’’ biraz da soyağacı üzerinde ilerledik. Sunay, Belki de gizli odalara gitmemin zamanı gelmiştir diyerek seanstan ayırldı.
****
Sunay seansa geldiğinde çok bitkin gözüküyordu. Rengi solmuş gibiydi. Birkaç defa konuşmayı denedi sustu bir süre öylece bekledik. Selpak kutusuna uzanıp bir tane peçete aldı avuçlarına. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.
‘’Belirsizlik, gerçekten insanı hasta eden en büyük şeymiş Pelin Hanım. Terapiye başlamadan evvel, ruhumun bedenimden ayrılacağını düşünmeye başlamıştım. Ben kimim? Neler oluyor? Neden Hep nedenini bilemediğim bu acıları yaşıyorum ve bir çözüm bulamıyorum diyordum. Ancak gerek rüyalarım gerekse geçmiş anılarım beni öyle bir yere götürdü ki sanırım belirsizlikler son buldu.
Geçtiğimiz hafta yılbaşıydı biliyorsunuz. Her yılbaşını babannemlerde geçiririz.Hazırlıklar yapılırken yukarı çıktım. Babannemin odasına küçüklüğümden beri kimse giremezdi. Bu yazılı ya da sözlü olmayan ama herkesin bir şekilde bildiği bir kuraldı. Kafama koymuştum artık geri dönüşü yoktu. Odaya girdim dolapları açmaya başladım. Elbiseler, bluzlar, dedemden kalma birkaç parça eşya. Sorularımın cevabı burada değildi. Işin kötüsü ben burada ne yapıyorum diyerek babannemin yatağına oturup ağlamaya başladım. Kafamı kaldırdığımda üzerinde yorganların olduğu sandığı fark ettim. Küçükken odanın önünden geçerken bu sandığı görüp merak ederdim ama geçip giderdim. Hızlıca yorganları aşağı indirdim. Sanık kilitliydi. Makyaj masasın çekmecesini çıldırmışçasına arıyordum. Bir mücevher kutusunun içerisinde buldum anahtarı. Sandığın kilidini açarken kalbimin içerisine sıkışmış milyonlarca kuş da sanki özgürlüğüne kavuşacak gibiydi.
Sandığı açtığımda içerisinde bir takım eski çocuk oyuncakları, kıyafetler, albümler gördüm. Ne aradığımı bilemeden albümü aldım elime. Hızlıca çeviriyordum sayfaları. Bir fotoğraf, evet bir fotoğrafta donup kaldım. Babannemin gençlik hali bir yanında babam ve diğer yanında başka bir adam vardı.
Bu Adam benim resmen kopyamdı! Bakışı, gülüşü, yüz hatları resmen benim birkaç yaş büyük halimdi. Peki bu adam kimdi diye sorarken bir yandan da albümün altında duran iple bağlanmış mektuplar buldum. Hızlıca çözdüm ipi, rastgele bir mektubu açtım. Size aklımda kaldığı şekliyle anlatıyorum. Mektubu babannem yazmış;
‘Sevgili oğlum, ölümünün 6. senesi. Ama ben hala senin yokluğuna alışamadım. Bazen kapıya çıkıp senin geri dönmeni bekliyorum. Abine olan öfkem azaldı, belki de o elinden geleni yaptı ama belki de içimdeki ateşi soğutmak için onu suçluyorum, bir torunum oldu. Senin küçüklüğüne inanılmaz benziyor. Bazen şaşırıp ona suat diyorum ama bil ki senin yerin asla dolmayacak oğlum. Seni seven annen.’
Gözlerimden delice yaşlar dökülüyor kulaklarım uğulduyordu. Baygınlık yaşamışım. Kendime geldiğimde babam başımda, annemse yatağın yanında oturan babannemi sakinleştirmeye çalışıyordu. Odadaki herkes ağlıyordu. En sonunda babam kendini toparlayıp ‘’O görmüş olduğun kişi benim kardeşim Suat. Amcanla yıllar önce Florida’ya gittiğimizde kolu yaralanmıştı. Orada bulunan bir kurt amcanın koluna yerleşmiş ve kısa bir süre sonra da onu kaybettik ve ben bunu fark edip onu iyileştiremedim. Yıllarca bu sandıkta kaldı çünkü ne annemin yüzüne bakabildim. Ne yüzleşecek cesaretim olmadığı için kardeşimin mezarına gidebildim dedi.
****
Birkaç gün sonrasında internette araştırma yaptım. Ve buraya gelirken size demiştim ya vucuduma sanki vidalar batıyormuş gibi hissediyorum diye. Ortaya çıktı hikaye. Cochliomyia hominivorax olarak bilinen tür, vida kurdu olarak biliniyormuş. Vidalı denmesinin sebebi, konağının vücuduna giriş yapmak için kullandığı bölgenin vidayı andırması. Bu kurdun Larvaları yumurtadan çıkar ve etrafındaki dokuya beslenirlermiş. Bu süre içinde yaranın bozulması halinde etin derinliklerine “vidalanıp”, kişilerin ölümüne yol açabilirmiş. Amcamdaki yara kolundaymış. Kollarımın anlatmak istediğini sonunda bulduk. Bunlar ben daha doğmadan önce aile geçmişimde meydana gelmiş olan travmalardan kaynaklanmış. Bu bana ait bir miras ise ben bu mirası reddediyorum.’’ Sunay beyin kollarındaki kızarıklıklar ve kaşıntılar bir süre sonra kayboldu
******
Hikaye ortaya çıktığında özgürleşme başlar. Çünkü korkularımızın ve hastalıklarımızın ardındaki sebeplerle bağlantı kurduğumuz zaman farkındalık başlar. Ve bir şeyi bir kere fark ettik mi bir daha asla eskisi gibi olmaz. Bazen sadece fark etmek, tek başına acı verici görüntüleri, deneyimleri değiştirmek için yeterlidir.
Travma ve nesiller arası aktarım birçok psikopatolojik hastalığa ve somatizasyona yol açabilir. Bu vakada gördüğümüz şekilde koldaki sebebi bulunamayan kızarıklık ve kaşıntılar olarak ortaya çıkmıştır.
***
Çocuğunu kaybetmiş ve yas süreci komplike olmuş bir anne (bu vakada babanne), bazen ölmüş çocuğunun özel bir zihinsel imgesini yeni doğan bir çocuğun gelişmekte olan kendilik tasarımı içine depolayabilir. (Bu vakada ona fiziksel ve bir çok açıdan benzeyen torun imgesi.) Aslında anne dışında biri de aynı şeyi yapabilir. Bazen bu kişi, örneğin bir babadır. Ayrıca yeni doğan çocuğa depolanan imge, her zaman ölmüş bir çocuğa ait olmaz. Örneğin, kaybedilmiş yetişkin bir akrabaya ya da sevgiliye ait imge depolanabilir. Yeni doğan bir çocuğun, kendi doğumundan önce ölmüş olan kaybedilmiş yetişkinle gerçek dünyada ilişkisi olmamıştır. Fakat annesi (ya da diğer önemli kişi burada bakımveren babanne) onu bilinçdışı olarak kaybedilmiş kişinin yerine koyduğu için ölü çocuğun ya da kaybedilmiş kişinin depolanmış zihinsel imgesi, canlı çocuğun kişilik gelişiminde önemli rol oynar. Bu vakadaki Sunay küçüklüğünde amcayı temsil eden böceklerin koleksiyonunu yaparken zihinsel imgesinin devamını zorlamıştır belki de.
Vamık Volkan, Ölü bir kardeşin veya kaybedilmiş başka birinin zihinsel imgesini koruması ve canlı tutması için anne ya da diğer önemli kişiler tarafından psikolojik olarak görevlendirilen çocuklara “ikame çocuklar” ismi verilmiştir. İkame çocuklar, içlerinde depolanmış zihinsel imgelere çeşitli tepkiler verirler. Bu tepkilerin bazıları psikolojik sorunlara yol açar.
***
Ailemizin öyküsü bizim öykümüzün frgamanıdır. O filmin tamamını fragmandan anlamak mümkün değildir. Anlamak için filmi en baştan izlemek gerekir. Bu vaka hikayesini tüm sorunlarına cevap arayan ve geçmiş nesili keşfe çıkmak isteyenlere, buna cesareti olmayanların korkularını yenmelerini ve ihtiyaçlarını ihtiyaç varsa yardım almalarına sağlayacağına inanıyorum.